Sosyal Mi? Medya

RSS

HOŞGELDİN KANKA AMA BOŞUNA GELDİN

Belki önemli bir iş için geldin...Fakat blogumuz şuanda yapım aşamasında...Yakın zamanda yeniden bekleriz.

Launching
comeback
launchpad

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Rabia İşareti Ne Anlama Geliyor ?

Rabia - (R4BIA SELAMI) İşareti Ne Anlama Geliyor? 
Rabia Sembolü
Mısır'daki direnişin sembolü RABİA işareti bütün dünyada Müslümanlar tarafından özgürlüğün ve  zaferin  sembolü olarak  kullanılmaya başlandı. Peki tüm Türkiye'nin  merak ettiği Rabia selamı nasıl verilir ve ne anlama  gelir ? Gerek Kahire’de gerek dünyanın dört bir yanında  darbe karşıtlarının simgesi haline gelen işaret. "Rabia" işareti, Mursi yandaşlarının toplandığı Rabiatul Adeviye Meydanı’ndan geliyor. Rabia, Arapça'da 4'üncü anlamını taşıyor.
Yaygın şekilde kullanılması
Özellikle Türkiye'deki sosyal medya kullanıcıları, Rabiatü'l Adeviyye meydanındaki göstericilerin bu işaretinden esinlenerek, sarı zemin üzerine siyah renkte, bir elin dört parmağını simgeleyen sembolü ortaya çıkardılar. Bu sembolün sosyal medyada yayılmaya başlamasıyla birlikte birçok kişi de bu sembolü içeren tişörtler ve pankartlar ile gösterilere katılmaya başladı.
R4BIA işaretinin, İslam dünyasında zafer işaretinin yerine geçebileceği vurgulanıyor.



Bursa ’da konuşan ve Mısır’daki gelişmeleri  değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aynaya bakacak yüzleri kalmadığını bildirerek, Mısırda adalet isteyen insanlara kurşun yağarken susan ve susarak onaylayanların, teşvik edenlerin vicdanlarıyla yüzleşemeyecek kadar kanın içine battıklarını söyledi. Mısır’da susanların yarın sıra kendilerine geldiğinde konuşamayacaklarını da vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bugün Mısır’da oynanan oyunu yarın çıkacaklar başka bir İslam ülkesinde oynayacaklar. Bugün Mısır’da sergilenen vahşeti yarın belki de başka ülkede sergileyecekler. Belki başka ülkeyi belki Türkiye’yi karıştırmak isteyecekler. Çünkü bu bölgede  güçlü  bir Türkiye istemiyorlar” dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile birlikte Kentsel Dönüşüm törenine katılmak üzere helikopterle Bursa’ya geldi. Afet Koordinasyon Merkezi’ne inen Başbakan Erdoğan’ı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa Valisi Münir Karaloğlu ve diğer yetkililer karşıladı. Başbakan Erdoğan, daha sonra Başbakanlık otobüsü ile töreninin yapılacağı Mevlana Mahallesi’ne geldi. 

Burada düzenlenen törende konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14 yıl önce Gölcük merkezli depremi hatırlatarak, bu depremlerin ibretlik dersler verdiğini söyledi. Büyük depremlerden ders alarak, Türkiye’yi afetlere hazırlıklı hale getirmek için iktidar olarak büyük mücadele verdiklerini, Bingöl ve Van depremlerinde başarılı operasyon gerçekleştirdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Vatandaşların yaralarını sardık, ihtiyaçlarını karşıladık. O dönemde vali olan Münir Bey o süreci gece gündüz demeden sürdürdü. O gayretinin mükafatı olarak kendisini Bursa’mıza tayin ettik” dedi. 



BAŞBAKAN’DAN RABİA İŞARETİ 













Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, darbe karşıtı gösterilerin sembolü olan, dört parmakla “rabia” işareti yaptı. Başbakan Erdoğan, Mısır ile ilgili değerlendirmeleri sırasında, gerek Kahire’de gerek dünyanın dört bir yanında darbe karşıtlarının simgesi haline gelen “rabia” işareti yaptı. 

Erdoğan’ın elini kaldırarak, 4 parmağıyla bu işareti yapması üzerine, törene katılan vatandaşlar da üzerinde “rabia” simgesi bulunan dövizleri kaldırarak destek verdi. 

“Rabia” işareti, Mursi yandaşlarının toplandığı Rabiatul Adeviye Meydanı’ndan geliyor. Rabia, Arapça’da 4′üncü anlamını taşıyor. 

Arapçada "dördüncü, dört" anlamına gelen "Rabia" kelimesi Mısır'da darbe karşıtı direnişinin sembolü oldu. Katliamdan bir kaç saat önce Rabiatul Adeviyye Meydanı'nı dolduran onbinlerce kişi elleriyle "dört" işareti yaparak mesajlarını dünyaya duyurmaya çalışıtı. 

Mısır'da darbe karşıtı gösterilerin yapıldığı Rabiatul Adeviyye Meydanı tüm dünya tarafından yakından takip edildi. Meydanı dolduran yüzbinlerce kişinin yaklaşık iki ay süren direnişi sayesinde Tahrir Meydanı kadar ünlenen Rabiatul Adeviyye Meydanı son yılların en büyük sivil katliamından birine şahitlik etti. Sayıları hala tam olarak tespit edilemeyen yüzlerce kişiye mezar olan meydanın pek bilinmeyen bir yönü daha ortaya çıkıyor. 

MEYDANIN ADI NEREDEN GELİYOR? 

Meydanın ismi, Rabiatul Adeviyye adında dindar Müslüman bir kadından esinlenerek konulmuş ve Adeviyye ailenin dördüncü çocuğu olması nedeniyle isminin başına Rabiatul konmuş. 

Rabiatul Adeviyye hayatı boyunca verdiği özgürlük mücadelesiyle anılıyor. Gösterilerle birlikte bu ismin taşıdığı anlam Mısırlılar arasında yeni bir sembolün doğmasına neden oldu. Tahrir Meydanı'nda bulunanların zafer işareti yaptığı dönemde Rabiatul Adeviyye Meydanı'ndakiler ismin anlamına atıf yapmak ve Tahrir'deki darbe taraftarı göstericilerden ayrışmak için elleriyle dört işareti yapmaya başladılar. İşaret her geçen gün gösterilerin yapıldığı meydanlarda ve Mısır genelinde yaygınlaştı ve bilinen zafer işareti kadar çok kullanılmaya başlandı.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Gana maçında 'rezalet' dedirten detay!

Gana maçında 'rezalet' dedirten detay!

A Milli Takım'ın maçına az sayıda izleyicinin gelmesi dikkat çekti. Konuyla ilgili olarak A Milli Takım'ın Teknik Direktörü Abdullah Avcı'nın açıklaması ise tartışılacağa benziyor.
A Milli Takım'ın Gana ile 76 bin 92 kişi kapasiteli Atatürk Olimpiyat Stadı 'nda oynadığı maçta seyirci sayısı adeta rezalet dedirtecek seviyede başladı.
Maç için sadece ve sadece 106 bilet satılması ve akredite olan gazeteci sayısı (145) bile stattaki seyircilerden fazla olması 
dikkat çekti.
Mücadeleyi davetlilerle birlikte 2 bine yakın kişinin izlediği belirtildi. 
"BEKLENTİMİN ÜZERİNDE SEYİRCİ OLDU"
Abdullah Avcı, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u çalıştırdığı dönemlerde 45-50 seyirci önünde oynanan karşılaşmaları göz önünde bulundurarak, Gana maçında stata gelen seyirciden memnun olduğunu dile getirdi. İşte Avcı'nın konuyla ilgili açıklaması: 
"Seyirci beklentimin üzerinde oldu. Bizim Milli takımımızda başarıya endeksli seyirci bunasahipleniyor. Alacağımız iyi sonuçların taraftarları tekrar tribüne çekeceğini düşünüyorum.


12 Ağustos 2013 Pazartesi

Hayatı Kolaylaştıran 20 Pratik Bilgi

Hayatın koşuşturması içinde kendimize zaman ayırmak için pratik bilgilerden yararlanmamız gerekir. Pratik bilgiler günlük hayatın rutin işlerinin daha kısa sürede yapılmasını sağlar, böylece kendimize daha fazla zaman ayırabiliriz.
Hayatınızı pratik hale getirecek 20 öneri sunuyoruz. Uygulamaya başlayınca işlerin nasıl daha hızlı halledildiğine şaşıracaksınız!
Hayatımızın rutin temposunda ufak şeylerin bile çok zamanımızı almaması için işin çözümü pratik bilgileri uygulamak. İşlerimizi hızlandıracak 20 öneriyi uygulamaya başlayınca hayatımız daha pratik ve kolay hale gelecek. Basit yöntemler hayatımızdaki rutin işleri iyi programlayarak kendimize zaman ayırabiliriz.
İşte, hayatımızı kolaylaştıracak pratik öneriler:
1) Her yaptığınız işte planlı olmaya çalışın. Çalışan kadınlar, haftalık yemek listesi yapabilirler. Böylece her gün ne pişireceğim diye düşünmemiş olursunuz. Pazar günleri iki günlük yemeğinizi hazırlayabilirsiniz.
2) Belirli günler alışveriş günleriniz olsun. Çalışanlar için hafta sonları ev hanımları için semt pazarları gibi.
3) Sürekli kullandığınız dayanıklı malzemeleri yedekli alın.. Özellikle temizlik malzemeleri ve kuru erzaklarda yedekleme size zaman kazandırır.
4) Alışveriş bitiminde taze yiyeceklerinizi buzdolabına koyarken üzerlerine sticker ile son kullanma tarihlerini yazın. Marketten aldığınız gıdalarında son kullanma tarihlerine mutlaka bakın.
5) Bütçe hazırlayarak, gelir giderinizi kontrol altında tutun. Aylık ev giderlerinizi not edin, böylece kişisel bütçenizi aşmamış olursunuz.
6) Buzdolabının üstüne hatırlatma panosu yapın, biten malzemeleri oraya not alın. Yapmanız gereken işleri de oraya not edin.



7) Evde iş bölümü yaparak diğer aile bireylerine de küçük sorumluluklar vererek kendi yükünüzü azaltın.
8) Çamaşırlarınızı yıkamak için hafta sonunu beklemeyin. Bir makine dolduğunda hafta arasında da makineyi çalıştırın ki hepsi haftasonuna sıkışmasın.
9) Evdeki eşyalarınızı azaltın! Ne kadar çok eşya, o kadar iş demektir, sadelik ruhunuzu da arındırır.
10) Ayakkabı kutularınıza isim yazın. Böylece ayakkabılarınızı bulmakta vakit kaybetmezsiniz.
11) Kapınızın girişine bir anahtarlık asın. Eve gelir gelmez anahtarı oraya asmayı alışkanlık haline getirin. Çantada anahtar gözü olanları seçin, böylece anahtar aramakla vakit kaybetmezsiniz.
12) Çamaşırlarınızı mandalsız, askılara asarak kurutun, ütü işinizi azaltın!
13) Gardropta kıyafetleri rengine ve uyumuna göre kategorize edin, kombin yaparken vakit kaybetmezsiniz. .
14) Saç boyanızın kodunu, katılacağınız davetleri, regl tarihinizi, alışveriş listenizi hep not edin.
15) Her gece telefonunuzu mutlaka şarj edin. Ertesi günü aksilik yaşamazsınız.
16) E-mailllerinizi sürekli kontrol edin.
17) Ailenizle yapacağınız telefon görüşmelerinizi trafikte, sıra beklerken gibi ölü zamanlarda yapın, böylece iş zamanı telefonla vakit kaybetmezsiniz.
18) ‘Hayır” demeyi öğrenin! Kimseyi kırmamak için insanların her istediğini yaparsanız, kendinize zaman ayıramazsınız.
19) Ertesi günü işe giyeceğiniz kıyafetleri, aksesuarı ve ayakkabıyı akşamdan hazırlayın. Sabah sadece giyinmek kalsın.
20) Önceden planlanan seyahatleriniz için biletlerinizi çok önceden rezerve ederek ucuz bilet fırsatlarını yakalayın.
Bu basit önerilerle hayatınızın ne kadar kolaylaşıp, kendinize ne kadar zaman kaldığına inanamayacaksınız! Deneyin görün…

İnternette Böyle Sorulara Asla Yanıt Vermeyin !


Şikayetvar'ın haberine göre; internette dolaşırken karşılarına çıkan "Cep telefonu kazanma fırsatı için soruları yanıtlayın" ilanına tıklayan vatandaşlara 2 kolay soru soruldu ve 40 saniye içerisinde cep telefonlarına gelen şifreyi yazmaları istendi. Cep telefonuna gelen şifreyi ilana yazan vatandaşlardan iptali mümkün olmayan 10 TL gibi bir ücret kesildi.

Yeni yöntem ise şöyle: Siz internette gezerken karşınıza ilan gibi bir şey geliyor. İlanı kapatmak için üstüne tıkladığınızda kendinizi cep telefonu kazanma gibi cazip tekliflerle dolu bir pencerede buluyorsunuz. Daha sonra karşınıza çok kolay 2 soru geliyor ve yanıtladıktan sonra bir pencere daha açılıyor cep telefonu numaranızı istiyor. Numaranızı girdiğinizde size bir mesaj geliyor. Mesajdaki şifreyi girdiğinizde çekilişe katılma şansı yakalayacağınız belirtiliyor ve bunun için size 40 saniye veriliyor. Heyecana kapılıp 40 saniyede gelen mesajı okumadan şifreyi yazdığınızda ise sizden haftalık 10 TL gibi bir ücret kesileceği mesajını alıyorsunuz. Bu yöntemle kandırıldıklarını ifade eden vatandaşların Şikayetvar'a gönderdiği şikayetlerden bazıları şöyle:

"Cep Telefonu Çekilişi İçin 2 Basit Soru"

"İnternette gezerken telefon kazanma fırsatı olduğunu gösteren bir sayfa açıldı. Telefon numaram istendi. 2 basit soru soruldu ve bunları bildikten sonra başka bir sayfaya yönlendirildim. Telefon kazanmak için yaklaşık 40 saniye içerisinde telefonuma gönderilen şifrenin yazılması istendi. Telefonuma gönderilen mesajda bunun ne kadar olduğu da yazıyormuş ama uzun bir metnin sonunda. Heyecanla 40 saniyede hemen şifreyi yazmak istediğimden mesajın tamamını okumadım. Hemen şifreyi yazdım ve haftalık 10 TL bir para çekildi hesabımdan. İptal etmek istediğimde ise gelecek haftaları iptal edebileceğim kesilen 10 TL'yi iade alamayacağımı öğrendim."

Bu İlana Tıklarsanız Yandınız!

"İnternette dolaşırken cazip teklif olan bir ilanla karşılaştım. İlanı kapatmak istedim ama nafile. İlanı tıkladığımda hediyeyi kazanmam için cep telefonu numaramı girmemi istedi. İyi güzel deyip telefon numaranızı giriyorsunuz. Sonra bir de bakmışsınız üye yapmışlar. İptal mesajı yolluyorsunuz falan ama nafile. Her ay telefon faturanızda 40 TL'ye varan ücret kesildiğini görüyorsunuz. Müşteri hizmetlerini arayıp bu nedir ben böyle bir şeye üye olmadım iptal edin paramı da iade edin diyorsunuz, paranızı iade etmiyorlar ama gelecek aylar için iptal ettiklerini söylüyorlar. Macera burada bitiyor mu? Hayır. Ertesi ay faturada iptal edilen servis için yeniden ücret çekildiğini görüyorsunuz."

"Para İadesi Yok"
"İnternette bir reklama tıkladım ve cep numaram istendi. Yazdım ve gönderdim. Daha sonraki birkaç hafta (belki de birkaç ay) boyunca nedenini anlayamadığım bir şekilde kontörlerim düştü. Olayı araştırdım ve bilmediğim bir yere üye olduğumu ve bu yüzden ücretin bu hizmete gittiğini öğrendim. Neden bu kadar geç fark ettiğimi sorabilirsiniz . Ona da şöyle cevap vereyim: Habersiz üyelik. Yok biz tıklamışmışız da onaylamışız da. Bir ayda fazladan 40 TL ücret alındı. Aradığımda ise siz ya da başkaları bunu onaylamış internet sitelerinden reklamlara tıklamışsınız denildi. Para iadesi de yapılmıyor. Sadece üyelik iptali yapılıyor. Şikayetçiyim"

7 Ağustos 2013 Çarşamba

İce Blue Hava Durumu Tasarımı

Fotoğrafı daha net görmek için üstüne tıklayınız

Siteniz havadurumu hakkında mı ? Ama sitenize uygun bir tasarım bulamıyorsumuz işte bu tasarım tam size göre

Hava Durumu Tasarım Kodunu aşağıdaki linkten indirebilirsiniz

Hava Durumu Tasarım Kodu İndir

Kod Nasıl Eklenir ? 
1-Kodu indirip kopyalağınız.
2-Tr.gg sitemizin yönetim paneline  giriyor
3-İceBlue tasarımı seçiniz
4-Tasarım ayarları kısmından kodu Tasarımın üstüne ekleyiniz.
5-İşte bu kadar temanız hazır


Link çalışmıyorsa veya açılmıyorsa burdan iletişime geçin


Wall-E Gerçek Oldu


Pixar’ın beyaz perdeye uyarladığı animasyon filmi Wall-E’nin aynı adı taşıyan robotu gerçek oldu. Videoda izleyin!
Beyaz perdede sahne aldıktan sonra yapımcısı Pixar’a milyon dolarlar kazandıran sevimli robot Wall-E tüm dünyadan milyonlarca fan kitlesine sahipti. Çocukların hayalini gerçekleştirmek adına yola çıkan bir grup geliştirici, Wall-E karakterine hayat verdi.
2007 yılında vizyona giren filmden 6 yıl sonra gerçek olan Wall-E, tıpkı sinemadaki karakter gibi hareket edebiliyor. Bir uzaktan kumanda ile kontrol edilen robot, sesiyle de Wall-E’yi birebir taklit edebilmekte.
Aşağıdaki videodan çekilen Wall-E görüntülerini ve İngilizce olarak geliştiricinin açıklamalarını izleyebilirsiniz.


Ask.fm'e önemli suçlama

Son zamanlarda daha çok ilgi gören ask.fm'i bende kullanıyorum aslında güzel bir site fakat aşağıdaki haberi okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu :) İsterseniz Hürriyet haber sitesinden aldığım habere bakabilirsiniz..


Üyelerinin istedikleri herhangi bir konuda soru sorabildikleri, soruları cevaplayabildikleri ve birbirlerine mesaj atabildikleri internet sitesi ask.fm son zamanlarda meydana gelen intihar vakalarına sebep olmakla suçlanıyor.




Geçen sene Eylül ayından beri İngiltere, ABD ve İrlanda'da meydana gelen dört intihar vakası ask.fm ile ilişkilendiriliyor.

En son İngiltere’de Hannah Smith isminde 14 yaşında bir kız geçtiğimiz Cuma ailesi ile beraber yaşadığı evde kendini asarak intihar etti.  Smith’e ask.fm’den elen mesajları kontrol eden ailesi  ‘git kendini öldür’, ‘çamaşır suyu iç’ gibi mesajlara rastladı.

Smith’in babası David, İngiltere Başbakanı David Cameron’u arayarak ask.fm ve benzeri internet sitelerinin kısıtlanmasını istedi. Smith, sitenin insanların dertlerini kullanarak milyonlar kazanmakla suçlayarak bir başka gencin daha aynı şekilde ölmesinden korktuğunu söyledi.

Gerçek bir trajedi
Ask.fm taradından konuyla ilgili yapılan açıklamada olayın ‘gerçek bir trajedi’ olduğu belirtilerek polis ile işbirliği için ne gerekirse yapılacağı aktarıldı.

Özellikle ergenlik döneminde bulunan gençlerin üye olduğu site hakkında İngiltere’de daha önce bazı okullar velilere uyarı mektupları gönderdi.

65 milyon üyesi var
Letonya merkezli internet sitesi 2010 yılında Rus kardeşler Ilya ve Mark Terebin tarafından kuruldu. Kısa sürede popüler olan ve şuan yaklaşık 65 milyon kişinin üye olduğu siteye her gün yaklaşık 300 bin kişinin kayıt olduğu belirtiliyor. Bununla beraber ask.fm’in Haziran ayında piyasaya sürdüğü iPhone uygulaması da Apple Store’un en popülerleri arasına girdi.

Sitenin Türkiye'de de bir çok üyesi bulunuyor.

6 Ağustos 2013 Salı

Uçan Motosiklet F-Bike


Merhaba arkadaşlar bu yazım teknoloji ile ilgili olarak yazının başlığındada yazdığım gibi Uçan Motosiklet F-Bike demekki insan düşününce ve çalışınca başarıcağı bu icattan anlamalı isterseniz motosikletin özelliklerine geçelim :)


F-Bike'ın Test Uçuşu ve Prototip Resimleri
İlk test uçuşu Prag‘da, çift tekerlik üzerinde gerçekleşti ve uçan motorsiklet F-Bike olarak adlandırıldı. F-Bike şuanda 170 kg ile havalanabilmektedir. Kendisi 85 kg ağırlığında, bu da demek oluyor ki 85 kg ağırlığında bir yük taşıyabilir. Bu arada 6 motorun toplam harcadığı güç 47 kilowatts olduğu söyleniyor. Bu da yaklaşık 65 hp‘lik (beygirlik) bir motor gücü demektir.

Facebook Virüs Temizleme

Facebook’ta Adobe Flash Playersds virüsü dolanıyor. Bu yazımızda ise  Adobe Flash Playersds Virüsünün nasıl temizleneceğini açıklayacağız.

Adobe Flash Playersds virüsü nasıl bulaşıyor?
Arkadaşlarınızdan birisi slayt gösterisi olarak adlandırdığı bir videoyu profilinde paylaşıyor. Slayt gösterisinin başlığı ise
Arkadaşlar Slyat Videomu İzlermisiniz, Yorumda Atın Lütfen :) ”  “Arkadaşlar Videomu İzleyip Beğenir misiniz Seviyorum Hepiniziiii:)” gibi başlıklar oluyor.
Siz de o videoyu açmaya çalışırken Flash Player’in güncellenmesi gerektiği uyarısı geliyor. Uyarıyı kabul ettikten sonra bilgisayarınıza Adobe Flash Player adı altında bir dosya iniyor. Siz bu dosyayı yükledikten sonra virüsü bilgisayarınıza bulaştırmış oluyorsunuz.
Adobe Flash Playersds virüsünün belirtiler neler?
Virüs bilgisayarınıza yüklendikten sonra Chrome’a bir eklenti ekleniyor. Eklentiyle bilgisayarınız aramamekani.com gibi bir siteye sürekli yönlendiriliyor. Yani sizin interneti kullanmanızı engelliyor.
Ayrıca virüs Facebook profilinizde kendi slayt gösterinizin olduğunu iddia eden virüsü de yayıyor.
Adobe Flash Playersds virüsü nasıl temizlenir?
Not: Yapılan herhangi bir hatadan veya oluşacak sorundan www.e-blogcum.blogspot.com sorumlu değildir.
Birçok kişi bu yol ile sorunu çözdü. Eğer siz çözemezseniz alt kısımdaki yorum bölümünden hatayı bildiriniz. Her zaman yardımcı olmaya çalışırız.
1. YÖNTEM
Not: Burada yapacağınız bir hata bilgisayarınızın tüm ayarlarını bozabilir, format atmanız gerekebilir. Dikkatli olunuz!
  1. Başlat > Çalıştır’a giriyorsunuz.
  2. Buraya “regedit” yazıyorsunuz.
  3. Açılan kayıt defterinde HKEY_LOCAL_MACHİNE-SOFTWARE > Policies > Google > Chrome > yolunu takip ediyorsunuz.
  4. Buradaki “eagmciolnojfofmggkffclbonhleeank” gibi karmaşık harflerden oluşan satırların hepsini siliyorsunuz.
  5. Bilgisayarı kapatıp açtıktan sonra büyük ihtimal sorununuz düzelmiş olacak.
Eğer bu yolla çözülmüyorsa bilgisayarınızda farklı sorunlar olabilir. Yine de aşağıdaki 2. yöntemi deneyiniz.
İlk yol ile halledemeyenler için 2. YÖNTEM;
C:\Documents and Settings\KULLANICI ADINIZ\Local Settings\Application Data\Google\Chrome\User Data\Default\Extensions (Win 7 içinC:\Users\Bilgisayar\AppData\Local\Google\Chrome\User Data\Default\Extensions) yolunu takip edin. Buradaki Extensions klasörünün içerisindeki dosyalar Chrome’a eklediğiniz eklentileri ifade eder. Yani oradaki dosyalar reklam engelleyicisi Ad Block da olabilir, Chrome’a eklediğiniz bir tema da.
Tavsiyemiz Chrome’yi kapatın. Extensions klasörü içerisindeki dosyaları masaüstünde yedekleyin. Yani oradaki dosyaları kopyalayıp masaüstünde bir klasöre yapıştırın. (Yedeğini alın) Daha sonra bu klasör içerisindeki “sfasfadsxax” isimli klasörleri silin. Daha sonra bakın bakalım Chrome’den sorun düzelmiş mi.
-Bu yazımı alıntıdır

Percy Jackson: Canavarlar Denizi

Percy Jackson: Canavarlar Denizi


Serinin ilk filminde oldukça başarılı iş çıkaran Percy Jackson filminin ikinci serisi olan Canavarlar Denizi 16 Ağustosta sinemalara giriyor. Beklenen filmlerden biri olan Percy Jackson: Canavarlar Denizi’nin beklentilerin altında bir yapıya sahip olduğunu sanmıyorum. İlk serisinde komedi, aksiyon ve fantastik tarzıyla insanlarla buluşmuştu. Aynı yapıyla ikinci serisi bizleri 16 Ağustosa kadar merakla bekleteceğe benziyor.

                               





Filmin Konusu: En güvendikleri ve savunmasının asla geçilemeyecek olarak bildikleri melez kampında sınırlar zorlanıyor. Savunmanın aşılmaya çalışılmasıyla beraber karakterimiz Percy Jackson ve arkadaşları iş başına koyuluyor. Onları bekleyen kötülük ve zalimlikle yapılmış planlar yürürlüğe koyuluyor. Hatayları tek bir şeye bağlı, Altın Post. Altın postu bulmak için Canavarlar denizinde aksiyon ve macera dolu bir işe koyuluyorlar. Hayatlarını kurtarmak amacıyla aradıkları şeye ulaşabilecekler mi ? Bunu öğrenmek için 16 Ağustosu sabırla bekliyoruz.
Vizyon Tarihi: 16 Ağustos 2013
Yapımı : 2013 – ABD
Tür : Aile , Fantastik , Macera
Süre: 118 Dak.
Yönetmen : Thor Freudenthal
Oyuncular : Logan Lerman , Sean Bean , Alexandra Daddario , Jake Abel , Brandon T. Jackson
Senaryo : Scott Alexander , Larry Karaszewski Yapımcı : Chris Columbus , Karen Rosenfelt
Harika bir kadroyla yola koyulmuşlar, bizleri 16 ağustosa kadar meraktan çatlatabilecek bir kadro.

Filmin 2. Fragmanı:


5 Ağustos 2013 Pazartesi

Hades'in Evi Ön Okuma


Merhaba değerli okuyucular bu yazımda kitap kurtları için yazıcağım.Yazıcağım kitap başlıktada belirttiğim gibi Hades'in Evi bu Athena'nın İşareti'ninden sonraki kitap bu Şimsek Hırsızı serisinin hepsini bende okudum hayatımda okuduğum en güzel kitaplardan ama ilk defa sizinle paylaşıyorum değerinizi bilin :) Kitapın yeni çıkan kapağınız sol tarafta görüyorsunuz şu and Türkçe kapağı piyasada yok ama diğer kitaplardan aldığım izlenimlere göre aynısı olabilir sadece ismi Türkçe yani :) Neyse kitaptan bahsedek olursam yani daha çıkmadı ama bir önceki kitaptan bahsedek olursam hiç bahsetmiyim sizin seriyi okuyup anlamanız lazım bence filmi izleyin daha sonra kitapı okuyun çünkü okurken karakterleri kafanızda candırıyorsunuz buda kitapı daha zevkli hala getiriyor.Kitapın sadece kapağı ve ön okuma çıktı ön okuma biraz anlamsız olabilir çünkü dil bilimciler tarafından çevrilmemiş sadece internetten üstünden çevrilmiş onun için anlamsız olabilir kusura bakmayın.Neyse seriyi okumak isteyen arkadaşlar için serisinin tüm kitaplarının adını yazacağım :)

1.Seri

2.Seri

  • Kayıp Kahramanlar
  • Neptünün Oğlu
  • Athena'nın İşareti
  • Hades'in Evi(bekliyoruz)


Hades'in Evi Ön Okuma
HAZEL

Üçüncü saldırı sırasında Hazel neredeyse bir kayayı yiyecekti. Sisin içine doğru bakıyor, aptal bir dağ sırasının üzerinden geçmek neden bu kadar zor olabilir ki diye düşünüyordu. Sonra geminin alarmı ötmeye başladı.

“İskele alabanda!” diye haykırdı Nico, uçan geminin pruva direğinden.

Kaptan köşkündeki Leo dümeni hızla kırdı. II. Argo sola kıvrıldı, hava kürekleri bulutları bıçak gibi kesti.

Hazel tırabzanlardan aşağı bakma gafletinde bulundu. Karanlık, küremsi bir cisim ona doğru hızla savruldu. Şöyle düşündü: Ay neden bize doğru geliyor? Sonra acı bir çığlıkla güverteye düştü. Devasa kaya başının o kadar yakınından geçmişti ki saçlarını savurmuştu.

ÇATIRT!

Pruva direği yıkıldı –yelkenler, serenler ve Nico güverteye çarptı. Az çok bir pikap büyüklüğündeki kaya, sanki başka bir yerde önemli bir işi varmış gibi sisin içine doğru yuvarlandı gitti.

“Nico!” Leo gemide dengeyi tekrar sağlarken Hazel Leo’nun yanına koştu.

“Bir şeyim yok,” dedi Nico bacaklarının üzerine yığılmış yelken bezlerini toparlarken.

Hazel kalkmasına yardım etti ve birlikte pruvaya doğru sendeleyerek ilerlediler. Hazel ufka bu sefer daha dikkatle baktı. Bulutlar altlarındaki dağın tepesini açığa çıkaracak şekilde kısmen dağılmışlardı: dağın tepesiyse yosunlu yeşil vadilerin ucunda yükselen sipsivri siyah bir taltan ibaretti. Tam zirvede dağ tanrılarından biri duruyordu –numina montanum’lardan biri demişti Jason. Ya da Antik Yunancada, ourae. Adına ne derseniz deyin, bunlar iyi niyetli değillerdi.

Karşılaştıkları diğerleri gibi bunun da üzerinde basit bir beyaz tunik vardı ve cildi bazalt gibi pütürlü ve koyu renkteydi. Yaklaşık altı metre boyunda ve aşırı kaslıydı; uçuşan beyaz bir sakala, karmakarışık saçlara ve gözlerinde deli bir bakışa sahipti. Aklını yitirmiş bir bedeviye benziyordu. Hazel’ın anlamadığı bir şeyler böğürdü ve uzaktan başka bir numina ona cevap verdi, sesleri vadilerde yankılanıyordu.

“Aptal kaya tanrıları!” diye bağırdı Leo kaptan köşkünden. “Bu direği üçüncü değiştirişim! Ağaçtan mı topluyoruz bunları be?”

Nico kaşlarını çattı. “Direkler ağaçlardan yapılıyor.”

“Konu o değil!” Leo kontrollerden biri olan  derme çatma tamir edilmiş bir Nintendo Wii kumandasını kaptı ve dairesel bir hareketle çevirdi. İlahi bronzdan bir top yükseldi. Hazel, top ateşlenmeden hemen önce kulaklarını kapama fırsatı buldu. Top patladı ve arkasında yeşil alevden bir kuyruk bırakan onlarca metal gülle gökyüzüne fırladı. Havada güllelerin üzerinde helikopterlerin pervane kanatlarına benzer kanatlar çıktı ve sisin içinde döne döne kayboldular.

Kısa bir süre sonra dağlardan bir dizi patlama sesi, peşinden de dağ tanrılarının öfkeli haykırışları yükseldi.

“Ha!” diye bağırdı Leo.

Son iki karşılaşmalarından sonra Hazel ne yazık ki Leo’nun bu yeni silahının numina’ları sadecekızdırdığını tahmin ediyordu.

Sancak tarafından bir başka kaya uçtu.

“Çıkar bizi buradan!” diye bağırdı Nico.

Leo numina’lar hakkında ağza alınmayacak şeyler söyledikten sonra dümeni kırdı. Motorlar çalıştı. Geminin büyülü donanımı gerildi ve gemi orsa haline geçti. II. Argo hızlandı ve son iki gündür yaptığı gibi tekrar kuzeybatıya yöneldi.

Dağlardan uzaklaşana kadar Hazel huzur bulamadı. Sis dağıldı. Altlarında sabah güneşinin ışığı İtalyan kırsal kesimini aydınlatıyordu –yemyeşil tepeler ve Kuzey Kaliforniya’dan çok da farklı olmayan altın rengi tarlalar. Hazel Jüpiter Kampı’na doğru gittiklerini hayal edebilirdi.

Bu düşünce içine oturdu. Jüpiter Kampı, Nico onu yeraltından çıkardığından beri son dokuz ay boyunca onun evi olmuştu. Ama şimdi orayı, doğduğu yer olan New Orleans’tan ve elbette 1942’de öldüğü Alaska’dan daha çok özlüyordu.

Beşinci Kohort barakasındaki ranzasını özlüyordu. Yemek salonundaki akşam yemeklerini, rüzgar ruhlarının tabakları taşımasını, savaş oyunları üzerine şakalaşan lejyonerleri özlüyordu. Frank’le el ele Yeni Roma’nın sokaklarında yürümek istiyordu. Bir kez olsun, tatlı, ona göz kulak olan bir sevgilisi olan sıradan bir kız olmak istiyordu.

Hepsinden çok da kendini güvende hissetmek istiyordu. Her daim korkmaktan ve endişe duymaktan bıkmıştı artık.

Nico direk kıymıklarını kollarından temizler, Leo da geminin konsolundaki düğmelere bir bir basarken kıç güvertesinde bekledi.

“Rezalet diz boyu,” dedi Leo. “Diğerlerini uyandırayım mı?”

Hazel evet diyecek oldu ama diğerleri gece vardiyasını almışlardı ve şimdi dinlenmeyi hak ediyorlardı. Gemiyi savunmaktan bitap düşmüşlerdi. Sanki saat başı bir başka Romalı canavar II. Argo’nun çok lezzetli bir yemiş olduğunu düşünüyordu.

Hazel birkaç hafta öncesine kadar birinin bir numina saldırısı sırasında uyuyabileceğini düşünmezdi ama arkadaşları şimdi kamaralarında horul horul uyuyordu. Hazel da ne zaman uyuma fırsatı bulsa komaya girmiş bir hasta gibi baygın yatıyordu.

“Dinlenmeleri gerek,” dedi. “Biz kendimiz bir başka yol bulalım.”

“Hah.” Leo monitöre bakıp suratını astı. Paramparça olmuş gömleğiyle yağ lekeleriyle dolu kotunun içinde az evvel bir lokomotifle güreşmiş gibi görünüyordu.

Arkadaşları Percy ve Annabeth Tartarus’a düştüğünden beri Leo neredeyse dur durak bilmeden çalışmıştı. Her zamankinden çok daha öfkeli ve kararlıydı.

Hazel onun için endişeleniyordu. Ancak bir yanı da bu değişimden memnundu. Leo ne zaman gülümsese ya da bir espri yapsa, Hazel’ın 1942’deki sevgilisi, Leo’nun büyük büyük babası Sammy’ye fazla benziyordu.

Aaah, hayatı neden bu kadar karmaşık olmak zorundaydı ki?

“Başka yol,” diye mırıldandı Leo. “Başka yol var mı?”

Monitöründe bir İtalya haritası parlıyordu. Apennine Dağları çizme şeklinde ülke boyunca ortada ilerliyordu. II. Argo’yu gösteren yeşil bir nokta sıra dağların kuzey kısmında, Roma’nın  birkaç yüz kilometre kuzeyinde yanıp sönüyordu. Rotalarının basit olması gerekti. Yunanistan’da Epirus denen yere gidip Hades’in Evi (ya da Romalıların dediği gibi Pluton’un Evi, ya da Hazel’ın dediği gibi Dünyanın En Korkunç Namevcut Babası’nın Evi) adlı eski bir tapınağı bulmaları gerekiyordu.

Epirus’a ulaşmak için tek yapmaları gereken, dümdüz doğuya gitmekti, Apennine’lerin üzerinden ve Adriyatik Denizi’ni geçerek. Ama öyle olmamıştı. İtalya’nın omurgasını oluşturan bu sıradağları ne zaman aşmaya çalışsalar dağ tanrılarının saldırısına uğramışlardı.

Son iki gündür güvenli bir geçit buluruz diye kuzeye doğru yönelmişlerdi ama hiç şansları yoktu.Numinamontanum’lar Gaea’nın, Hazel en az sevdiği tanrıçanın, çocuklarıydı. Bu da onları epey kararlı düşmanlar yapmaya yetiyordu. II. Argo saldırıları savuşturmaya yetecek kadar hızlı uçamıyordu ve tüm kalkanlarını kaldırsa da paramparça olmadan sıradağları aşamazdı.

“Hepsi bizim yüzümüzden,” dedi Hazel. “Nico ve benim. Numina’lar bizi hissedebiliyorlar.”

Kardeşine şöyle bir baktı. Onu gigantlardan kurtardıklarından beri Nico gücünü yeniden kazanmıştı ama hala insana acı verecek kadar zayıftı. Siyah tişörtü ve kot pantolonu iskelet gibi bedenine bol geliyordu. Uzun, koyu renk saçları çökmüş gözlerini çevreliyordu. Buğday teni hasta gibi yeşilimsi beyaza dönmüştü, ağaç dalı rengindeydi adeta.

İnsan yaşı olarak daha on dört sayılmazdı, Hazel’dan sadece bir yaş büyüktü ama hikaye bundan ibaret değildi. Hazel gibi Nico di Angelo da başka bir çağdan gelen bir melezdi. Bir yaşlılık enerjisi yayıyordu – modern dünyaya ait olmadığını bilmenin verdiği bir melankoli.

Hazel onu yeni tanımıştı ama onu anlıyor, hatta hüznünü paylaşıyordu. Hades çocukları (ya da Pluton, her neyse) nadiren mutlu bir hayat sürerlerdi. Ve Nico’nun ona bir gece önce anlattıklarına bakılırsa, Hades’in Evi’ne vardıklarında en büyük zorlukla karşılaşacaklardı – Nico bu zorluktan kimseye bahsetmemesi için Hazel’a yemin ettirmişti.

Nico Stygia demiri kılıcının kabzasını kavradı. “Toprak ruhları Yeraltı çocuklarını sevmezler. Doğru. Onların kanına dokunuruz – kelimenin tam anlamıyla. Ama bence numina’lar gemiyi de hissedebiliyorlar. Athena Parthenos’u taşıyoruz. Büyülü bir deniz feneri gibi bir şey bu da.”

Geminin yükünün çoğunu oluşturan devasa heykeli düşününce Hazel ürperdi. Roma’daki mağaradan o heykeli çıkarmak için çok şey feda etmişlerdi ama şimdi onunla ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Şu ana dek işe yaradığı tek şey kendine daha çok canavar çekmek olmuştu.

Leo parmağını İtalya haritası üzerinde gezdirdi. “O halde dağları aşmaktan vazgeçiyoruz. Ancak sorun şu ki dağ sırası epey uzun, hem güneye hem kuzeye doğru.”

“Denizden gidebiliriz,” diye önerdi Hazel. “İtalya’nın güney ucundan yelken açabiliriz.”

“Çok uzun bir yol o,” dedi Nico. “Hem malum…” Sesi çatladı. “Deniz uzmanı Percy de yok.”

Percy’nin adı bir gök gürlemesi gibi geldi bir an hepsine.

Poseidon oğlu Percy Jackson… Hazel’ın en çok hayran olduğu melez. Alaska macerasında Hazel’ın hayatını sayısız kez kurtarmıştı; ama Roma’da Hazel’ın yardımına ihtiyacı olduğunda Hazel ona yardım edememişti. Çaresizce, Annabeth ile birlikte o çukura düşmelerini seyretmişti.

Hazel derin bir nefes aldı. Percy ve Annabeth hala hayattaydı. Yüreğinin derinliklerinde bunu biliyordu. Hades’in Evi’ne vardıklarında onları hala kurtarabilirdi, ama önce Nico’nun sözünü ettiği o zorluğu aşmaları gerekiyordu.

“Kuzeyden ilerlesek?” diye sordu. “Dağ sırasının arasında bir boşluk olması gerek mutlaka.”

Leo, konsola yerleştirdiği bronz Arşimed küresiyle oynadı, en yeni tehlikeli oyuncağı. Hazel o şeye ne zaman baksa dili damağı kuruyordu. Leo’nun yanlış bir kombinasyon girip hepsini birden güverteden aşağı atacağından ya da gemiyi ateşe verip II. Argo’yu devasa bir tost makinesine çevireceğinden korkuyordu.

Neyse ki şansları yaver gitti. Küreden bir kamera lensi çıktı ve Appenine Dağları’nın üç boyutlu bir görüntüsünü konsolun üzerine yansıttı.

“Bilemedim.” Leo hologramı inceledi. “Kuzey tarafında sağlam bir geçit göremiyorum. Ama yine de gerisin geri güneye dönmekten daha iyi bir fikir. Roma’yla hiç işim olmaz artık.”

Kimsenin itirazı olmadı. Roma pek iyi bir deneyim olmamıştı.

“Ne yaparsak yapalım,” dedi Nico, “acele etmemiz gerek. Annabeth ve Percy’nin Tartarus’ta olduğu her gün…”

Lafını bitirmesine gerek yoktu. Percy ve Annabeth’in Ölüm Kapıları’nın Tartarus ayağını bulana kadar hayatta kalmalarını umut etmekten başka çareleri yoktu. Sonra, II. Argo Hades’in Evi’ne varacak, ve kapıları ölümlüler tarafından açacak, arkadaşlarını kurtaracaklar, kapıları kilitleyip Gaea’nın askerlerinin ölümlü dünyada tekrar tekrar canlanmalarının önüne geçmiş olacaklardı.

Tabii ya… Bu planda bir aksilik olamazdı zaten.

Nico altlarında uzanan İtalyan kırsal kesimine bakarak suratını astı. “Belki diğerlerini gerçekten uyandırmamız gerek artık. Bu karar hepimizi bağlar.”

“Hayır,” dedi Hazel. “Biz bir çözüm buluruz.”

Bundan neden bu kadar emin olduğunu bilmiyordu ama Roma’dan ayrıldıklarından beri ekip uyumu kaybolmuştu. Bir takım halinde çalışmayı öğrenmişlerdi. Sonra güm… en önemli iki kişi Tartarus’a düşmüştü. Percy ekibin belkemiğiydi. Atlantik boyunca Akdeniz’e doğru yol alırken onlara güven vermişti. Annabeth ise hedefe giden yolda fiilen liderlik etmişti. Tek başına Athena Parthenos’u kurtarmıştı. Yedisinin arasında en zeki olandı, tüm soruların cevaplarını bilen kişiydi.

Her sorun çıktığında Hazel ekibi uyandırsaydı sadece tekrar tartışmaya başlayacaklar, umutlarını her seferinde biraz daha kaybedeceklerdi.

Percy ve Annabeth’in onunla gurur duymalarını sağlamalıydı. İnisiyatifi ele almalıydı. Bu yolda tek rolünün Nico’nun onu uyardığı şey, Hades’in Evi’nde onları bekleyen o engeli ortadan kaldırmak olduğuna inanmak istemiyordu. Bu düşünceyi bir kenara attı.

“Yaratıcı düşünceye ihtiyacımız var,” dedi. “O dağları aşacak başka bir yol ya da numina’lardan gizlenmenin bir yolu.”

Nico iç çekti. “Tek başıma olsaydım gölge yolculuğu yapabilirdim. Ama tüm gemiyle yapılacak şey değil bu. Ve dürüst olmam gerekirse kendimi bile bir yere transport edecek gücüm yok artık.”

“Belki bir tür kamuflaj yapabilirim,” dedi Leo, “bulutların arasına saklanmamızı sağlayacak sis perdesi gibi bir şey.” Sesi pek hevesli gelmiyordu.

Hazel altlarında uzanan tarlalara bakıp onların altında ne olduğunu düşündü –babasının, Yeraltı Lordunun hükümranlığı. Pluton ile bir kez karşılaşmıştı ve o zaman bile kim olduğunu anlayamamıştı. Ondan yardım falan beklememişti hiçbir zaman –ne hayattayken, ne Yeraltı’nda bir hayaletken, ne de Nico onu yeniden hayata döndürdükten sonra.

Babasının hizmetkarı Thanatos, ölümün tanrısı, Pluton’un onu yok sayarak Hazel’a iyilik ediyor olabileceğini söylemişti. Ne de olsa Hazel’ın şu anda hayatta olmaması gerekiyordu. Eğer Pluton onun farkına varsaydı Hazel’ı ölüler diyarına geri götürmesi gerekecekti.

Bu da Pluton’u yardıma çağırmanın epey kötü bir fikir olduğu anlamına geliyordu. Ama yine de…

Lütfen baba, diye dua ederken buldu kendini. Senin Yunanistan’daki tapınağına giden bir yol bulmam gerekiyor – Hades’in Evi’ne. Eğer oradaysan, bana ne yapacağımı göster.

Ufukta gözüne bir kıpırtı ilişti –küçük ve bej renkli, tarlaların üzerinden inanılmaz bir hızla geçen, bir jet gibi arkasında iz bırakan bir şey.

Hazel gözlerine inanamadı. Umuda kapılacak hali yoktu ama bu o olmalıydı… “Arion.”

“Ne?” dedi Nico.

Toz bulutu yaklaştıkça Leo bir ıslık çaldı. “Hazel’ın atı dostum! Sen o kısmı kaçırdın. Kansas’tan beri onu görmemiştik!”

Hazel kahkaha attı – günlerdir ilk kez. Eski dostunu görmek çok iyi gelmişti.

Bir buçuk kilometre kadar kuzeyde, küçük bej nokta bir tepenin etrafında döndü ve zirvede durdu. Seçmesi çok zordu ama at şahlanıp kişneyince sesi II. Argo’ya kadar geldi. Hazel’ın hiç şüphesi kalmamıştı, bu Arion’du.

“Yanına gitmeliyiz,” dedi Hazel. “Yardıma geldi.”

“Hmm, pekala,” Leo kafasını kaşıdı. “Aaa ama şey, gemiyi asla yere indirmeyeceğimizi konuşmuştuk hatırlarsan? Hani Gaea bizi yok etmek falan istiyordu ya en son.”

“Sadece beni yakınlaştır, ip merdiveni kullanırım.” Hazel’ın kalbi güm güm atıyordu. “Arion bir şey söylemeye çalışıyor bence.”

Hakkımda

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Blog Arşivi

Labels

About us

footer logo
Addiction is Clean and Responsive Personal Blogger template. Its very Simple and light.

Labels

Popular Posts

Reklamm

author
autor

Arnar Stef�nsson

A graphics designer, a web developer, a boyfriend, a friend, a son, a legend..

Facebook